Nişanlanma T.C. YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2005/6843 Karar: 2005/7705 Karar Tarihi: 11.07.2005 ÖZET : Kullanılmakla eskiyen ya da tüketilen eşyaların mutad hediye (elbise, ayakkabı, bohça vb) kabul edilerek iadesine karar verilemez ise de, altın ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye kabul edilerek iadesine karar vermek gerekir. Aksinin kabulü davalı nişanlının haksız zenginleşmesinin kabulü anlamına gelir ki hukuken haksız iktisap korunamaz. O nedenle, nişanlıya verildiği kabul edilen altın ve ziynet eşyaları yönünden davanın kabulü gerekir. (743 S. K. m. 86) (4721 S. K. m. 122) Dava: Dava dilekçesinde nişan hediyelerinin iadesi, olmazsa bedeli olan 4.790.000.000.Lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Karar: Davada, nişanın haksız bozulması nedeniyle, 7 adet burma bilezik, 2 adet bileklik, 1 adet zincir, 5 yüzük, 2 küpe, 1 kol saati, 15 çeyrek altın, 8 tepsi baklava, 1 mont, 2 takım elbise, 100.000.000.- Lira orkestra ve 200.000.000.- Lira taksi ücreti, 600 Dolar para olmak üzere toplam 4.790.000.000.- Liralık hediyelerin aynen iadesi, olmazsa bedelin tahsili istenilmiş, mahkemece hediyeler mutad ( alışılmış ) kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, MK'nun 86. ( TMK'nun 122. ) maddesi ve yerleşik Yargıtay uygulamasına göre kullanılmakla eskiyen ya da tüketilen eşyaların mutad hediye kabul edilerek iadesine karar verilemez ise de, altın ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye kabul edilerek iadesine karar vermek gerekir. Aksinin kabulü davalı nişanlının haksız zenginleşmesinin kabulü anlamına gelir ki hukuken haksız iktisap korunamaz. O nedenle, nişanlıya verildiği kabul edilen altın ve ziynet eşyaları yönünden davanın kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu bunlar yönünde de davanın reddi doğru görülmemiştir. Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.07.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Bir yıl geçince hediyeler istenemez Boşanma Boşanma Sebepleri 1. Zina Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. (TMK 161. madde) Ceza Kanunu\\\\\\\'nda var olan zina suçu Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden artık zina suç sayılmıyor. Zina yapanlar hapse girmiyorlar fakat eşlerden birinin hapse girmiş olması, diğer eş için haklı boşanma sebebi oluyor. Bu halde kusursuz olan eş, boşanma davasında manevi tazminat, nafaka da talep edebiliyor. >Zina sebebiyle açılacak boşanma davası, süreye bağlıdır. Dava açacak olan eşin, zinayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde ve zina eylemi üzerinden beş yıl geçmeden boşanma davasını açması gerekir. Aksi taktirde dava hakkı düşer. Yok olur. Eş zinayı öğrenmiş ve eşini affetmişse, dava açma hakkını kaybetmiş olur. Tüm nedenlerde somut delillerle veya tanıklar ile "İspat yükümlülüğü" mevcuttur TMK\\\\\\\'nin 236/2. fıkrası önemli bir değişiklik getirmiştir. Boşanma zina sebebiyle gerçekleşmiş ise, hakim kusurlu eşin artık değerdeki pay oranını hakkaniyete uygun olarak azaltabilir veya tamamen kaldırılmasına karar verebilir. 2. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış Eşlerden her biri diğeri tarafından; 1) Hayatına kastedilmesi, öldürülmesine teşebbüs edilmesi, 2) Kendisine pek kötü davranılması, 3) Kendisine, ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunulması halinde, diğer eşe boşanma davası açabilir. (TMK 162. Madde) Bu sebeple açılacak boşanma davası da süreye bağlıdır. Hayata kast edilmesi, kötü veya onur kırıcı davranış yapıldığının öğrenilmesinden itibaren altı ay; olayın meydana gelmesinden itibaren beş yıl içinde dava açılması gerekir. Eski Medeni Kanun\\\\\\\'da onur kırıcı davranışın yapılması boşanma sebebi değildi. Yeni Medeni Kanun onur kırıcı davranışı boşanma sebebi olarak kabul etmiştir. Onur kırıcı davranış nedir? İnsanın insan olmasından kaynaklanan değerinin artık yok sayılması veya aşağılanmasıdır. Yani insanın değerinin, saygınlığının, itibarının, şerefinin aşağılanması veya yok sayılmasıdır. "Sen de kadın mısın? Hiç güzel değilsin. Cinsel anlamda tatmin etmiyorsun. Ekmek düşmanı. Kaşık düşmanı. Eksik etek. Saçı uzun aklı kısa. Gurursuz kadın. Kadında şeref ne gezer? Sen benim kölemsin" gibi sözler, kadına karşı onur kırıcı sözlere örnek gösterebiliriz. Kadının üzerine yürünmesi, alaycı ve aşağılayıcı bakışlar, kadının muhatap alınmaması da kadına karşı yapılan onur kırıcı davranışlardandır. Kendisine karşı suç işleyen veya işlemeye teşebbüs eden eşini, affeden tarafın dava hakkı yoktur. TMK 236/2 f. Zinayla boşanma davasında var olan bir durumu, hayata kast nedeniyle boşanma davasında da yenilik olarak kabul etmiştir. Hayata kast nedeniyle boşanmanın gerçekleşmesi halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranını hakkaniyete uygun olarak azaltabilir veya tamamen kaldırılmasına karar verebilir. Yukarıdaki örneklerin benzerleri, hayata kast sebebiyle açılmış bulunan boşanma davasında da kusurlu eş için uygulanabilir. 3. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme TMK\\\\\\\'nin 163. maddesine göre; eşlerden biri yüz kızartıcı bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu durum diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez bir hale getirirse, diğer eş her zaman boşanma davası açabilir. 4. Terk Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğer eşi terk ederse, terk edilen eş, terke dayalı boşanma davası açabilir. Terk, kısaca, eşlerden birinin ortak yaşamdan, ortak yuvadan ayrılması demektir. (TMK 164. Madde) Hangi hallerde terk vardır? 1) En çok görülen şekil, kadın veya erkeğin ortak yuvadan ayrılması, yani çıkıp gitmesidir. 2) Terkin diğer bir şekli, kadın veya erkeğin diğerini eve almaması veya ortak konuttan kovmasıdır. 3) Her durumda eşlerden birinin ortak yaşamı haksız olarak tatil etmek veya ortak yaşamı bitirmek amacında olması gerekmektedir. Eşler haklı bir sebeple ayrı yaşıyorlarsa, terk durumu olmaz. Çocuğunu fakültede okutmak için başka şehirde yaşayan anne, kocasını terk etmiş sayılmaz. Terke dayalı boşanma davası, süreye bağlıdır. Terk sayılabilmesi için, eşlerden birinin, haksız olarak ortak yaşamı tatil etmesinin gereklidir. Bu tatil etme süresiz değildir. TMK\\\\\\\'ye göre, orak yaşam dört ay süreyle tatil edilmiş olacaktır. Dördüncü ayın sonunda, evi terk eden eşe mahkemeden yuvaya dön ihtarı gönderilecektir. Bu ihtarın tebliğinden sonra iki ay beklenecek ve yuvaya dönülmezse boşanma davası açılacaktır. Sonuç olarak, terke dayalı boşanma davası açılabilmesi için taraflar en az altı ay ayrı kalmalıdırlar. Eski kanunda bu süreler iki ay ve bir aydı. Yani terk edilen eş iki ay bekliyor, ondan sonra mahkemeden "yuvaya dön" ihtarını gönderiyordu. Yuvaya dönülmezse bir ay beklendikten sonra boşanma davası açılıyordu. Toplam ayrı yaşama süresiüç aydı. Fakat Yeni kanun ile terk sürelerini dört ve iki ay olmak üzere toplam altı ay olarak uzatması taraflara daha fazla düşünme zamanı vermek içindir. Böylece, terk eden ve terk edilen eş, zaman içinde, terke sebebiyet veren olayların pek de önemli olmadığına karar verebilir ve eşler barışabilirler diye düşünülebilir. 5. Akıl Hastalığı Eşlerden birinin akıl hastası olması, boşanma sebebidir. (TMK 165. Madde) Akıl hastalığının boşanma sebebi olabilmesi için, 1) Bu hastalığın iyileşme olanağının bulunmadığının, resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi, 2) Bu akıl hastalığının diğer eş için çekilmez bir hal alması gerekmektedir. Bu koşulların bulunması halinde TMK\\\\\\\'ye göre diğer eş, hemen dava açabilir. Bekleme süresi yoktur. 6. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması (Şiddetli Geçimsizlik, TMK 166. Madde) Boşanma davalarında en çok belirtilen boşanma sebebi şiddetli geçimsizliktir. Nedir şiddetli geçimsizlik? Eşlerin ruhi yapıları, düşünce tarzları, görgü ve gelenekleri arasındaki farklılıklardır. Yani, eşler arasında duygu, düşünce ve davranış biçimleri yönünden uyumun olmamasıdır. Birinin ak dediğine diğerinin kara demesidir. Eşlerden birinin diğerine aksi ve kırıcı davranması, onu hor görmesi, aşağılaması ve yine eşlerden birinin zinaya varmayan ilişkiler kurması, içkiye ve kumara düşkünlüğü de şiddetli geçimsizliğe örnektir. Ayrıca, eşlerin birbirlerine sevgi, şefkat, yakınlık ve ilgi göstermemeleri ve birbirlerine yardım etmemeleri de şiddetli geçimsizliğe verilecek örneklerdendir. Sonuç olarak, eşler arasında meydana gelen duygu, düşünce ve davranış farklılıklarından dolayı, sevginin yerini nefret, saygının yerini korku, güvenin yerini emniyetsizlik ve güvensizlik almıştır. Hiç şüphesiz, eşlerin böyle bir ortamda yaşamaları onlar için çekilmez tahammül edilmez ve başa çıkılmaz bir haldir. Bu durumda, evlilik birliği temelinden sarsıldığından eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Kusurlu eşin açtığı boşanma davasına, az kusurlu veya kusursuz olan eşin itiraz etme hakkı vardır. Bu halde hakim, boşanma davasına ret kararı verir. Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan boşanma davasına, hakimin ret kararı vermesi ve bu kararın kesinleşmesinden sonra üç yıl içinde taraflar barışmamışlarsa, yani üç yıl süreyle ayrı yaşamaya devam etmişlerse, evlilik birliği temelinden sarsılmıştır. Bu halde, eşlerden birinin istemi üzerine hakim boşanmaya karar verir. Anlaşmalı boşanma Anlaşmalı boşanma, bir yıldan fazla evli olmak kaydıyla, her iki eşin birlikte veya avukatları aracılığı ile mahkemeye başvurarak boşanmayı istemeleridir. Bu halde evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilmektedir. Hakimin boşanma kararı verebilmesi için; 1) Hakim, her iki eşi de bizzat dinleyecektir. Eşlerden herhangi birinin zorla veya kandırılarak, mahkemeye getirilip getirilmediğini araştıracaktır. 2) Yapılacak anlaşmada, çocukların durumunun ne olacağı açıkça belirtilecektir. 3) Yine anlaşmada; boşanma sonucunda diğer eşe ödenecek maddi - manevi tazminat ve nafaka miktarı veya mallar, ziynet eşyaları konusu da açıkça belirtilecektir. 4) Varsa diğer özel şartlar ayrıntılı biçimde belirtilecektir 5) Kadın, kocasının soyadını kullanmak istiyorsa buda açıkca belirilmelidir. Hakim eşlerin yaptığı bu anlaşmayı uygun bulursa, anlaşmalı olarak boşanmaya karar verecektir. Bu halde geçimsizlik ispat edilmeyecektir. Yani şahit dinletilmeyecektir. Evlilikleri bir yıldan az sürmüş eşlerin anlaşmalı boşanma davası açmaya hakları yoktur. Onlar ancak geçimsizliklerini ispatlayarak boşanabilirler. Tanık dinletmeli, delillerini sunmaları gerekmektedir.
Boşanma davası nerede açılacak? TMK\\\\\\\'ye (168. Madde) göre, boşanma davası kadının veya erkeğin (yani eşlerden birinin) oturduğu yer mahkemesinde veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinde açılacaktır. Hakim, taraflardan birinin isteği ile duruşmanın (yargılamanın) gizli yapılmasına karar verebilir. BOŞANMA DAVASI AÇMAK İÇİN MUTLAKA BİR AVUKATA DANIŞILMASI, AVUKATLA BİRLİKTE HAREKET EDİLMESİ ÖNEMLİ TAVSİYE EDİLİR Boşanan kadının soyadı ne olacak? Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır. Ama isterse kendi kızlık soyadını da kullanabilir. Bunun için ya evlenme töreni yapılırken nikah memurluğuna bir dilekçe vererek isteğini bildirecektir. Ya da evlenmeden sonra nüfus idaresine bir dilekçeyle başvurarak kocasının soyadıyla birlikte kendi kzlık soyadını da kullanacağını belirtir. Dilekçeler üzerine gerekli işlemler yapılacak ve evli kadın kızlık soyadını koca soyadının önünde kullanacaktır. Kadına verilecek kimlik belgesinde önce adı, daha sonra kızlık soyadı, en sonda koca soyadı yazılacaktır. (TMK 187. Madde) TMK\\\\\\\'ye (173. Madde) göre, boşanan kadın, boşanmadan evvelki soyadını alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse, dulluk soyadını alacaktır. Eğer kadın bekarlık soyadını kullanmak istiyorsa, boşanma sırasında hakimden bekarlık soyadını taşımasına izin isteyecektir.
Ayrıca kadın isterse, boşandığı kocasına zarar vermemek kaydıyla, boşandığı kocasının soyadını taşımak için de hakimden izin isteyebilir. Burada kadına soyadını seçme konusunda üçlü tercih hakkı getirilmiştir.
Nafaka Nedir ve Çeşitleri Nelerdir? Kanunda Nafaka Hükümleri Yetki Madde 177.- Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Zamanaşımı Madde 178.- Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. A. Nafaka yükümlüleri Madde 364.- Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır. B. Dava hakkı Madde 365.- Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır. Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın malî gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir. Nafakanın yükümlülerin bir veya bir kaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa hâkim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir. Dava, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmî veya kamuya yararlı kurumlar tarafından da açılabilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir. Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir. C. Korunmaya muhtaç kişiler Madde 366.- Korunmaya muhtaç kişilerin bakımı, bununla yükümlü kurumlar tarafından sağlanır. Bu kurumlar, yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü hısımlardan isteyebilirler.
Nafaka Çeşitleri 1-Tedbir Nafakası 2-Yoksulluk Nafakası 3-İştirak Nafakası 4. Yardım Nafakası Tedbir nafakasına boşanma davasının açıldığı tarihten itibaren hükmedilmelidir,talep tarihinden itibaren hükmedilmesi yanlıştır. Ayrıca tedbir nafakası boşanma kararının kesinleşmesine kadar devam eder.Kadının çalışması halinde tedbir nafakasına hükmedilmez ancak kadının çalışması halinde müşterek çocuk için hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekir.Dava tarihinde reşit olan çocuk içinse nafakaya hükmedilmez.Yargıtay bozmasından sonra da tedbir nafakası istenebilir.Ayrıca kocanın da hastalığı,işsizliği,yaşlılığı sebebi ile karısından nafaka istemesine engel bulunmamaktadır. Ayrıca boşanma,ayrılık ve iptal davalarından hariç olmak üzere MK.m.195 gereği birliğin korunmasına yönelik olarak hakimden evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmeyen eş hakkında müdahale istenebilir. M.K.m.197 gereği de birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde nafaka istenebilir. Ayrı yaşamanın haklı sebebe dayanması halinde hakim diğer eşe parasal katkı yada konut,ev eşyasından yararlanma hakkı ve yönetim hakkı verir. |