http://aysegulyildirimkaptanoglu.com/rsmlr/dosya/borclarhukuku.doc Borç sözcüğü çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır. Dar anlamda borç, bir bakıma sadece para borcunu ifade eder; örneğin bir kimse “bakkala, kasaba, manava ve hatta arkadaşıma borcum var” dediği zaman, bununla, sözü geçen kişilere belli miktarda para borcunun bulunduğunu söylemek ister.
Diğer taraftan, dar anlamda borç deyimi ile iki kişiden birinin diğerine karşı yerine getirmekle yükümlü bulunduğu bir davranış da ifade edilmek istenir; örneğin elbise diktirmek üzere terzi ile yaptığımız eser sözleşmesinde(istisna akdinde) terzinin borcu, elbiseyi dikerek bize teslim etmek; bir dolmakalem satın almak üzere yaptığımız satım sözleşmesinde satıcının borcu dolmakalemin zilyetlik ve mülkiyetini bize devretmektir. Bizim borcumuz ise, kararlaştırılmış olan dikiş ücretini terziye veya dolmakalemin satış bedelini (semeni) satıcıya ödemektir. Geniş anlamda borç ise alacaklı ve borçlu diye isimlendirilen iki taraf arasında mevcut bulunan hukuki bir bağı ifade eder ki, buna borç ilişkisi (borç münasebeti) denilmektedir.
Borç ilişkisi, iki taraf arasında mevcut olan ve bunlardan birini (borçlu) diğerine (alacaklı) karşı belli bir davranış biçiminde (edim) bulunmakla yükümlü kılan hukuki bir bağdır. Borç sözcüğü ile çoğu kez ifade edilmek istenilen de, işte bu hukuki bağ, yani “borç ilişkisi”dir. Gerçekten, borçlar hukuku denildiği zaman, bununla borç ilişkilerini düzenleyen hukuk kuralları ifade edilmek istenir. Aynı şekilde, borçların kaynakları deyimiyle, iki taraf arasında bir borç ilişkisinin doğmasına neden olan olgular belirtilmek istenir. Nitekim Borçlar Kanunumuz da borç sözcüğünü çoğunlukla bu anlamda, yani borç ilişkisi anlamında kullanmaktadır. Gerçekten, Borçlar Kanunumuzda kullanılan akitten doğan borçlar, haksız fiillerden doğan borçlar, haksız bir fiil ile mal iktisabından (sebepsiz zenginleşmeden) doğan borçlar deyimleri, aslında sözleşmeden doğan borç ilişkilerini, haksız fiillerden doğan borç ilişkilerini ve sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkilerini ifade etmektedirler. Unsurları
Borç ilişkisinin unsurları
Yukarıdaki tanımlamadan da kolaylıkla anlaşılabileceği gibi, bir borç ilişkisinde daima üç unsura ihtiyaç vardır: Alacaklı, borçlu ve edim. Bu üç zorunlu unsurdan alacaklı ve borçlu, borç ilişkisinin taraflarını oluştururlar. Her borç ilişkisinde mutlaka alacaklı ve borçlu taraf vardır; alacaklısı veya borçlusu bulunmayan bir borç ilişkisi söz konusu olamaz.
Alacaklı
Alacaklı, aralarındaki borç ilişkisine dayanarak borçludan kendisine bir edimde bulunmasını istemek yetkisine sahip bulunan taraftır. Örneğin bir bağışlama sözleşmesinde alacaklı, bağışlayandan bağışlama konusu olan (bağışladığı) şeyi kendisine teslim etmesini isteyebilecek olan bağışlanandır.
Borçlu
Borçlu, aralarındaki borç ilişkisi dolayısıyla, alacaklıya bir edimde bulunma yükümlülüğü altına girmiş olan taraftır. Yukarıdaki örnekte borçlu, bağışlama konusu olan (bağışladığı) şeyi bağışlanana teslim etmekle yükümlü bulunan bağışlayandır.
Edim
Edim, aralarında mevcut borç ilişkisi dolayısıyla alacaklının borçludan isteyebileceği, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü bulunduğu bir davranış biçimidir. Yukarıdaki örnekte borçlunun edimi, bağışlama konusu olan şeyi bağışlanana teslim etmektir.
Edimin Konusu
Edimin konusu
Edimin konusu çeşitli olabilir; örneğin satım sözleşmesinde satıcının edimi, satılan malı alıcıya teslim etmek (vermek) ; hizmet sözleşmesinde işçinin edimi, kararlaştırılmış olan hizmeti görmek (yapmak) ; rekabet yasağı anlaşmasında ise borçlunun edimi, rekabette bulunmamak (yapmamak) tır. O halde edimin konusu, bir şey vermek, bir şey yapmak veya bir şey yapmamak şeklinde ortaya çıkar. Edimin konusunun kanuna (hukuka) , ahlaka ve adaba aykırı olmaması, aynı zamanda imkansız bulunmaması da gerekir (BK. m. 20/1)
Edimin konusunun belli olması, hiç değilse belli edilebilir olması gerekir. Edimin belli olması gereğinin temelini, borçlunun neyi yerine getirmekle (ifa etmekle) yükümlü olduğunu, alacaklının da borçludan neyin yerine getirilmesini isteyebileceğini bilmesi oluşturur. Edim, başlangıçta belli edilmiş olabileceği gibi, sonradan belli edilebilmesi de mümkündür. Başlangıçta belli olmayan edimin sonradan belli edilmesi yetkisi sözleşmeyle taraflardan birine veya üçüncü kişiye tanınmış olabilir. Bu yetki taraflardan birine tanınmış bulunuyorsa, yetkili taraf edimi hakkaniyete uygun biçimde belirlemek zorundadır. Her borç ilişkisinde mutlaka edim vardır. Bu edim, borçlu yönünden bakıldığında borç, alacaklı yönünden bakıldığında ise alacak şeklinde görünür. Örneğin terzinin elbise dikme yükümü, borç ; müşterinin (iş sahibinin) elbisenin dikilmesini isteme yetkisi, alacaktır. Borç ilişkisinden alacaklının elde ettiği alacak hakkı, kendisine borçludan edimini yerine getirmesini istemek yetkisini verir ki, buna talep hakkı denir. Borçlu, edimini kendi isteğiyle yerine getirmediği takdirde, alacaklı bu talep hakkını yargı organları vasıtasıyla kullanır ki, buna da dava hakkı deriz.
Edimin Türleri
Edimin konusunun bir şey vermek, bir şey yapmak veya bir şey yapmamak (bir yapmaktan kaçınmak) şeklinde ortaya çıkabileceğini yukarıda görmüştük.
Edimin türleri
Bir şey vermeye, örneğin bir miktar paranın ödenmesine, satılan malın mülkiyet ve zilyetliğinin alıcıya geçirilmesine, bir şeyin geri verilmesine ilişkin edimler ile bir şey yapmaya, örneğin işçinin işverene bir hizmet görmesine ilişkin edimlere olumlu edim (müspet edim) ; bir şey yapmamaya, örneğin rekabet yasağı anlaşmasında rekabette bulunmamaya veya alacaklı tarafından yapılan bir davranışa katlanmaya ilişkin edimlere ise, olumsuz edim (menfi edim) denilmektedir.
“Olumlu edim” (müspet edim) ve “olumsuz edim” (menfi edim) ne demektir? Birer örnek verebilir misiniz?
Olumlu edimlerden bazıları bizzat borçlunun kendi bedeni veya fikri kuvvet ve becerisiyle yerine getirilebilir ki, bu tür olumlu edimlere kişisel edim (şahsi edim) denir. Örneğin bir ressamın sizin yağlı boya portrenizi yapmayı taahhüt etmesi halinde, durum böyledir. Kişisel edimlerin bizzat borçlu tarafından yerine getirilmeleri gerekir; bu edimleri borçlu adına başkaları (üçüncü kişiler) yerine getiremezler. Diğer taraftan, kişisel edimler borçlunun ölümü halinde mirasçılara geçmezler. Bazı olumlu edimler ise, doğrudan doğruya borçlunun malvarlığıyla ifa edilir ki, bunlara da maddi edim adı verilir. Örneğin satıcının satılan malın mülkiyetini alıcıya geçirmesi veya borçlunun borçlu bulunduğu bir miktar parayı alacaklıya ödenmesi veya iadesi gereken şeyi geri vermesi, hep maddi edim çeşitleridir.
Kişisel (şahsi) edim ve maddi edime birer örnek vererek karşılaştırınız.
Edimler, sürelerine göre ani edim (bir defalık edim) ve sürekli edim şeklinde bir ayırıma uğrarlar Ani edim (bir defalık edim, süreksiz edim) , bir fiil veya birden çok fiillerle bir anda yerine getirilen edimlerdir. Örneğin satıcının sattığı malı mülkiyeti geçirmek amacıyla alıcıya teslim etmesi, alıcının malın bedelini (semeni) satıcıya ödemesi, boyacının ayakkabıyı boyaması, kiracının her ay kira bedelini ev sahibine (kiralayana) ödemesi durumlarında ani edim söz konusudur. Sürekli edim, kesintisiz bir fiil veya davranışla ifa edilen, yani belli bir süre borçluyu devamlı bir uyma (riayet) yükümü altında bırakan edimlerdir. Örneğin kira sözleşmesinde kiralayanın kiralanan şeyi sözleşmeden anlaşılacak biçimde kullanılmaya elverişli bir halde bulundurmakla kira süresince yükümlü olması veya hizmet sözleşmesinde işçinin sözleşme süresince hizmet etmekle yükümlü olması durumlarında hep sürekli edim söz konusudur.
Edimler sürelerine göre kaça ayrılırılar? Bunlara birer örnek veriniz.
Edimler bir de bölünebilip bölünememelerine göre bölünebilen edim ve bölünmez edim şeklinde bir ayırıma uğrarlar. Bölünebilen edim, edim konusu olan şeyin niteliğinde veya değerinde esaslı bir değişiklik olmaksızın birbirine eşit birden çok parçalara ayrılabilen edimlerdir. Örneğin satım sözleşmesinde alıcının semen (satış bedeli) borcunun konusu olan edim, yani para borcu bu nitelikte bir edimdir. Bölünmez edim ise, edim konusu olan şeyin niteliğinde ve değerinde esaslı bir değişiklik olmaksızın birden çok parçalara ayrılması mümkün olmayan edimlerdir. Örneğin yapmama borcunun konusu olan edimler ile çoğu kez bir şey yapma borcunun konusu olan edimler,örneğin işçinin hizmet edimi bu nitelikteki edimlerdir. |